SU DÖNGÜSÜ
Bugün kullandığımız suyun milyonlarca yıldır dünyada bulunduğu ve miktarının çok fazla değişmediği doğrudur. Dünyada su hareket eder, formu değişir, bitkiler ve hayvanlar tarafından kullanılır, fakat gerçekte asla yok olmaz. Buna Hidrolojik Döngü (Su Döngüsü) denir.
Bu döngüde suyun hareket etmesini sağlayan beş değişik olay vardır:
-
Yoğunlaşma (kondansasyon),
-
Yağış (precipitation),
-
Toprağa geçiş (Infiltration) ve yer altı sularının oluşumu,
-
Yüzeysel akıntı (Runoff) ve yüzey suları ile yer altı sularının oluşumu,
-
Buharlaşma (Evapotranspiration)
Su buharı yoğunlaşarak bulutları oluşturur, koşullar uygun olduğunda yağış meydana gelir. Yağış şeklinde yeryüzüne düşen su, toprağa sızarak yer altı sularına veya yüzeysel akıntı olarak okyanuslara, denizlere karışır. Yüzey sularının buharlaşmasıyla su atmosfere geri döner.
Yoğunlaşma: Suyun buhar formundan sıvı formuna değişim sürecidir. Havadaki su buharı konveksiyon yardımıyla artar. Ilık-nemli hava yükselirken soğuk hava aşağı doğru hareket eder. Ilık hava yükseldikçe sıcaklığı azalıp enerjisini kaybettiğinden gaz halden sıvı veya katı (kar veya dolu) haline döner.
Yoğunlaşmayı buzdolabından soğuk bir su şişesi aldığınızda ve oda ısısında bıraktığınızda şişe yüzeyinde açıkça görebilir, su şişesinin oda ısısında nasıl “terlediğini” rahatlıkla izleyebilirsiniz.
Yağış: Yağmur, sulu sepken kar, kar veya dolu olarak bulutlardan salınan sudur. Atmosferde yoğunlaştığı, atmosferik hava akımında kalmasının zorlaştığı durumda su buharından sonra yağış meydana gelir.
Toprağa geçiş: Dünya yüzeyine erişen yağışların bir kısmı toprağa sızar (infiltrasyon) ve yer altı sularını meydana getirirler.
Toprağa sızan su miktarı, toprağın eğimi, bitkilerin tipi ve miktarı, toprağın su ile doygun olup olmamasına bağlı olarak değişir. Yüzeyde büyük yarıklar, delikler bulunması, toprağa su geçişini kolaylaştırır.
Yüzeysel akıntı: Çok fazla yağış olduğunda, toprak suya doyar ve suyun fazlasını alamaz. Kalan su toprağın yüzeyinden akar (Runoff). Suyun toprağa emilemeyen kısmı yüzey suları olarak isimlendirilir. Yüzeysel sular kar ve buzların erimesiyle de oluşabilir.
Yüzey suları çaylara, derelere ve nehirlere akar. Yüzey suları daima daha alçak noktalara doğru taşınır, dolayısıyla okyanuslara karışır.
Yer altı suları: Dünya yüzeyine erişen yağışların bir kısmı toprağa sızar (infiltrasyon) ve yer altı sularını meydana getirir. Yer altı sularının bir bölümü derinde kapalı bir su katmanına ulaşır ve kullanılabilmeleri için yeryüzüne özel bir yöntemle çıkarılmaları gerekir. Yeraltı sularının diğer bir bölümü ise basınç etkisiyle üst toprak katmanlarına doğru hareket eder ve yeryüzüne ulaşır. Bu sulara kaynak suyu denir. yer altı suyu toprak katmanlarından geçerken temas ettiği yüzeydeki mineral vb maddeleri de yapısına alır. Bu maddeler suyun yararlı bileşenlerini (demir, magnezyum vb) oluşturabileceği gibi arsenik, nitrat, tarım ilacı kalıntıları gibi zehirli maddeler de olabilir. Toprak sarsıntıları, yağmur ve eriyen kar suları, bu zehirli maddelerin suya karışma riskini artırır. Bu nedenle suyun bileşimindeki değişikliklerin sürekli izlenmesi ve güvenli hale getirilmesi için etkin filtrasyon yöntemleriyle arındırılması gereklidir.
Buharlaşma: Bitkilerin nemlenmesiyle ve toprağın buharlaşmasıyla oluşan sudur. Evapotranspiration, atmosfere yeniden giren su buharıdır.
Evapotranspiration, buhar olarak atmosfer içinde artmaya başlayan su moleküllerinin neden olduğu güneş enerjisinin suyu ısıttığı durumda oluşur.
Görüldüğü gibi, gereksinmemiz olan suyun bize ulaşması için birçok oluşum gerçekleşmektedir. Ve bu oluşumlar daima iş başındadır. Uç örneklerde ise döngü farklı şekillerde gerçekleşir. Örneğin, Antarktika donmuş olduğundan buharlaşma oluşmaz (buzlar sublimation adı verilen bir oluşumla doğrudan su buharına dönüşür).
Yine örneğin, Sahra Çölü çok kurak olduğundan yağış olmaz (su, yere düşmeden buharlaşma oluşur). Ancak döngü hep sürer.
İşte bu nedenle her gün içtiğimiz su, dinozorlar dünyayı dolaştığında da aynı döngü içerisinde dünyamızda dolaşmaktaydı.
RAKAMLARLA SU
İNSAN VE SU : İnsan hiçbir şey yemeden haftalarca yasayabilirken, su içmeden en fazla 1 hafta yaşayabilir. İnsan vücudunun yüzde 66'sı, insan beyninin yüzde 75'i sudur.
CANLI VARLIKLAR VE SU :
-
Tavuğun yüzde 75'i
-
Filin yüzde 70’i,
-
Portakalın yüzde 80’i,
-
Karpuzun yüzde 95’i,
-
Ağacın yüzde 75’i sudur.
DÜNYADA TATLI SU : Canlı organizmaların yüzde 60-90'ı sudan oluşmaktadır. Canlılar için bu kadar önemli olan Tatlı su doğada çok kısıtlı olarak bulunmaktadır. Yeryüzü su kaynaklarının yalnızca yüzde 1,5'i canlı organizmaların kullanabileceği tatlı sudur.
DÜNYA VE SU:
-
Dünya yüzeyinin yüzde 80’i sudur.
-
Dünyadaki tüm suların yüzde 97’si deniz ve okyanuslardan oluşur.
-
Dünyadaki donmuş haldeki su oranı yüzde 2’dir.
-
Dünyadaki tüm suların sadece yüzde 1’i içilebilir niteliktedir.
SANAYİ ÜRETİMİNDE SU KULLANIMI :
-
1 Hamburger üretimi için 4 Lt,
-
4 Adet otomobil lastiği üretimi için 7500 ton,
-
1 Otomobil üretmek için 150 ton,
-
1 Ton çelik üretmek için 240 ton,
-
1 Fıçı bira elde etmek için (arpanın yıkanmasından başlayıp bira haline getirilmesine kadar) 5600 Lt,
-
1 Kutu meyve yada sebze konservesi elde etmek için 35 Lt,
-
1 Kg kumaş için (baskılı boya yapılıyorsa) 200 Lt,
-
1 Kg kumaş için (baskısız boya yapılıyorsa ) 120 Lt,
-
1 Satranç tahtası üretmek için 16 Lt,
-
450 Gram plastik üretmek için 90 Lt,
-
450 Gram pamuk yada yün üretimi için 381 Lt,
-
1 Varil ham petrolü rafine etmek için 7 ton su kullanılmaktadır.
EV VE BİREYE GÖRE SU TÜKETİMİ :
Bir evin günlük su tüketimi dağılımı :
SAĞLIKSIZ SULAR : Dünyada halen 1.5 milyon insan su ihtiyacını son derece sağlıksız koşullarda tedarik ediyor.
KİRLİLİK TEHDİT EDİYOR : Dünya nüfusunun yüzde 60’ı akarsu boylarında yaşıyor ve bu kaynakların birçoğu insanlar tarafından hızla kirletiliyor. Çevre uzmanlarına göre; sanayi atıklarının su kaynaklarına boşaltılması sonucu oluşan yoğun kirlenme, ileride içme suyu ihtiyacının karşılanmasında büyük sorunlar yaratacak.
YAŞAM İÇİN SU
Vücudun suya olan ihtiyacı, besine duyduğu ihtiyaçtan çok daha fazladır. İnsan besinsiz 8 haftaya kadar yaşayabildiği halde su içmeksizin 1 haftadan daha fazla yaşayamaz. Yüzde 55 ile 75’i sudan oluşan vücudumuzdan günde, terleme, solunum benzeri faaliyetlerle 2-3 litre su kaybederiz. Suyun yaşamsal önemini ortaya koyan vücuttaki fonksiyonları şöyle sıralanabilir:
-
Karbonhidrat, protein, vitamin, mineral gibi besin ögelerinin, vücudun en uç noktalarına kadar taşınarak, tüm hücrelerin beslenmesi ve yaşamını sürdürmesine olanak sağlamak.
-
Hücrelerde oluşan artık maddelerin böbreklere taşınıp, vücut dışına atılımına yardımcı olmak.
-
Bağırsaklarda biriken artık maddeleri, vücut dışına atılımına yardımcı olmak.
-
Eklemlerimizi kayganlaştırmak.
-
Gözlere, Ağza, Buruna nemlilik sağlamak.
-
Derinin nemini kontrol etmek.
-
Kanımızın yeterli hacimde olmasını sağlamak,
-
Vücudumuzun ısısını düzenlemek.
-
Soğuk havalarda ısıyı izole etmek.
-
İlaç kullanıyorsak, ilacın gerekli yerlere taşınmasını sağlamak, ilaçtan oluşan artık maddelerin vücuttan atılımına yardımcı olmak.
BEBEKLERİN VE ÇOCUKLARIN SU İHTİYACI
Anne sütü bebeğin ihtiyacını karşılayacak düzeyde su içerir. Bu nedenle, anne sütüyle beslenen bebeklere, ek su vermeye gerek yoktur. Bebeklerin sağlıklı büyümeleri, huzurlu ve mutlu hissetmeleri için "İlk 6 ay sadece anne sütüyle beslenmeleri çok önemlidir" Anne sütü alan bebeklerde sıcak havalarda, ishal oluştuğunda veya tekrarlayan kusma durumlarında ek olarak su vermek gereklidir.
Bebek mamaları kullanılıyorsa bebeğe mutlaka ek su vermek gerekir. Öte yandan annenin mama hazırlarken
kullanacağı su miktarına ilişkin uzman önerilerine özen göstermesi büyük önem taşır.
Susayan bebekler tıpkı karnı acıkan bebekler gibi tepki verirler. Bu nedenle anneler bazen bebeğin suya ihtiyacı varken, süt veya mama sunarlar. Çocuk verilen besini yiyebilir, ancak susuzluğu daha da artmış olur. Anneleri, ağlama durumlarında bebeğin su ihtiyacının artmış olabileceğini dikkate almalı ve susuzluk hissi dinene kadar su vermeyi sürdürmelidir.
Bebeğin böbrekleri idrarı yeterince yoğun hale getiremediği için vücutta oluşan artık maddeleri atmak için daha çok su kullanır. Bu durum bebeğe katı besinler verilmeye başlandıktan sonra su eksikliği oluşma riskini daha da artırır. Bebeklere ek besin vermeye başlanıldığında mutlaka su da verilmelidir.
Su yetişkinlerde vücut ağırlığının yüzde 50-60’ını oluşturur. Bu oran normal zamanda doğmuş bebeklerde yüzde 70’e, erken doğmuş bebeklerde yüzde 80’e kadar ulaşır. Yetişkinlere oranla çocuğun vücudundaki fazla su, hücreler arasında ve dolaşım sisteminde bulunur. Su terleme, ishal, kusma ve idrarla çok daha kolay kaybedilir. Kaybedilen suyun yerine konulmaması çocuğun yaşamını tehdit edebilir.
YASLILAR VE SU
İnsan yaşam evreleri arasında en az suyu, yaşlılık döneminde içer. Çünkü, insan beyninin yaşlandıkça, susuzluk sinyallerini gönderme oranı azalır, hatta tümüyle körelir. Ve yaşlı kişilerin aklına su içmek gelmediği için su içmezler. Yutma yetenekleri bozulduğundan yeterli sıvı alamazlar. Hareket güçlüğü, idrar yapmada zorluklar yaşlıları, “daha az tuvalete gitmek için daha az sıvı almaya” yöneltir.
Oysa yaşlılık döneminde suyun yaşamsal önemi büyüktür:
Yaşlılık döneminde ilaç kullanımı artar ve ilaçların büyük bölümünde vücuttan su çıkışını artırıcı yan etkiler vardır.
Yaşlı kişiler, daha az hareket ettikleri, vücut kompozisyonları değişip metabolizmaları yavaşladığı için daha az kaloriye ihtiyaç duyarlar.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneği azalır ve sıvı kaybı daha da artar.
Vücutta su dengesinin korunmasına yardımcı olan hormonların yapımı azalır veya böbreğin bu hormonlara cevabı bozulur.
Yaşlılar basit bir nedenden, su içmemekten dolayı hastaneye yatacak duruma bile gelebilirler. Vücudun ihtiyaç duyduğu oranda sıvı alınmaması halinde ortaya şu sonuçlar çıkabilir:
-
Ölüm,
-
Sindirim sistemi bozuklukları ve bağırsaklarda sıkışma,
-
Zihinsel performansta bozulma,
-
Baş ağrısı,
-
Deride kuruma,
-
Beden hareketlerinde azalma ve bozulma,
-
Uyku sonrası sersemlik hali.
SPORCULARIN SU İHTİYACI
Kasların %70’i sudur. Hareket için gerekli olan enerjinin oluşumu, suyun bu denli yoğun olduğu bir ortamda gerçekleşir. Su eksikliğinde kaslar tam verimle çalışamazlar.
Egzersiz ve yoğun antrenmanlar öncesi, sırası ve sonrasında, sporcular susamayı beklemeden uzmanlarca önerilen miktarda su/sıvı içmelidir. Hareket kaslarda ısıyı artırır. Bu esnada vücudu soğutmanın en etkin yolu terlemedir. Ancak terle birlikte vücuttan önemli miktarda su kaybı olur ve su eksikliği oluşur. Su kaybı saatte 1-3 litreye ulaşabilir. Bu kayıp acilen yerine konmalıdır. Aksi takdirde terleme zorlaşır, kişi güçten düşer ve egzersize devam etmek istemez.
Su eksikliği vücuttan ısının uzaklaştırılamamasına bağlı olarak sıcak bitkinliği ve sıcak çarpması belirtileriyle giderek şiddetlenir. Sıcak bitkinliğinde baş dönmesi, sersemlik, bulantı, baş ağrısı hissedilirken, sıcak çarpmasında vücut sıcaklığı artar, deride kuruma ve bilinç kaybı ortaya çıkar.
Bunu önlemenin en önemli yolu sporcuların yarışma öncesi, yarışma süresince ve sonrasında sıvı tüketmeleridir.
Sporcuların antrenman veya maç sonrasında idrarları açık sarı renkteyse sıvı düzeyleri yeterlidir. Ancak koyu renkte ve az miktardaysa sıvı düzeyleri azalmıştır. Bunun bir diğer kontrol yöntemi antrenman (maç) öncesi ve sonrasında vücut ağırlığının tartılmasıdır. Antrenman öncesiyle sonrası arasında oluşan kilo kaybının en az aynı miktarda sıvı tüketerek yerine konulması performans açısından son derece önemlidir.
YOLCULUK VE SU
Uçak yolculuğu, dağ tırmanışları gibi yüksek rakımlara çıkıldıkça, vücudun su kayıp oranı artar. Ayrıca uçakta fark edilmese de ortamın nemi de düşüktür. Yolculukta vücudun kaybettiği suyu hızla geri kazanabilmek için, su veya limonla tatlandırılmış sıcak su içmek gerekir.
VÜCUTTA SU EKSİKLİĞİ
Günlük su kaybı
İnsan vücudu gün boyunca sürekli su kaybeder. Günlük kayıp miktara ortalama 2.5 litre (200 ml.lik bir su bardağıyla hesaplandığında, 12-13 su bardağı) kadardır. Su kaybının yolları ve miktarı şöyledir:
-
İdrarla su kaybı 1- 1.5 litre ( 5-7 su bardağı)
-
Solunumla su kaybı 350 ml (yaklaşık 2 su bardağı)
-
Terlemeyle su kaybı 0.5-1 litre (3-5 su bardağı)
-
Dışkı ile su kaybı 180 ml (yaklaşık 1 su bardağı)
Kaybedilen su, diğer içecekler, katı besinler ve besin ögelerinin vücutta yanmasından oluşan su ile yerine konmaya çalışılır. İnsanlar yedikleri katı gıdalardan gün boyunca 3-4 su bardağı kadar su alırlar. Besinlerin vücutta yanması sırasında ise yaklaşık 1 su bardağı kadar su oluşur. Su ve diğer içecekler kalan su ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olurlar. Yaşamsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için su kaybının gün içinde mutlaka yeniden yerine konması gerekir.
Bu eksikliğinin sinyalleri; Vücut su eksikliği yaşadığını şu sinyallerle işaret eder:
-
Bulantı
-
Kusma
-
Baş ağrısı
-
Sürekli sıcaklık hissi
-
Dudaklarda ve dilde kuruma hissi
-
Seyrek veya az idrara çıkma ve idrar renginin koyulaşması
-
Sersemlik
-
Deride kuruma
-
Kaslarda ve eklemlerde acıma hissi
-
Vücutta kalori oluşumunda yetersizlik
-
Sürekli sindirim sistemi sorunları
-
Kas tonusunda azalma
-
Sürekli yorgunluk, sersemlik hissi ve kas krampları
Susamayı beklemeyin; Vücudun suya ihtiyaç duyduğunun sinyali olarak, “susuzluk hissini” almak büyük bir yanılgıdır. Çünkü, insan beyni, vücudun su eksikliği yaşadığını ne yazık ki yeteri ölçüde algılamaktan acizdir. Ayrıca, insanlarda susama hissi, bir bardak suyla bile ortadan kalkar ve içtiğimiz su bedenimizin suya doymasına yeterli olmayabilir.
Oysa hayvanlarda durum böyle değildir. Örneğin katırlar, yük taşırken kaybettikleri 18 litre suyu, 5-6 dakika aralıksız su içerek yerine koyar. İnsanlar ise örneğin, 3,5 litre suyu terle kaybettiklerinde, duydukları susuzluk hissini sadece 0,5 litre su içtiklerinde bile bastırabilirler. Eğer su gereksiniminin bir göstergesi olarak sadece susama duygusu dikkate alınırsa yüzde 3,5’luk bir kaybın yerine konulması 12-24 saat gerektirebilir.
Vücudu susuz bırakmamak için şunları unutmamak gerekir:
-
Her zaman hissedilenden daha fazla suya ihtiyaç olduğu unutulmamalı.
-
Bu ihtiyaç eğer alkol, çay, kahve içme alışkanlığı varsa daha da fazladır.
-
Alkol, çay, kahve benzeri içecekler de, bazı ilaçlar gibi böbreklerin daha çok su atmasına neden olurlar. Sonuçta vücudun su kaybı daha fazla olur.
-
Doktorların buna yönelik olarak önerisi alkol, çay, kahve içildiğinde ekstradan bir onun kadar da su içilmesidir.
-
Vücuttan kaybedilen suyu yerine en kolay koyabilecek içecek sudur.
Su ipuçları; Ağırlığınızın yarıdan fazlasını su oluşturur ve bunu korumak, sağlıklı olmak için çok önemlidir. Çünkü vücudumuzdaki suyun her gün yaklaşık 2,5 litresi terleme, soluma, sindirim sistemi atıkları gibi nedenlerle kayba uğrar. Bunu yerine koymak için daima en iyi seçim su içmektir.
-
Her yerde, her zaman su için...
-
Gün boyunca kendinize bol bol su molası verin.
-
Yemeğe bir kase çorba ile başlayın. Yemek sırasında en az bir bardak su veya içecek için.
-
Fiziksel aktiviteye su içerek başlayın, aktivitenizi su içerek sürdürün. Aktiviteniz bittiğinde su içmeye devam edin.
-
Otomobilde, trende, uçakta kısaca tüm yolculuklarda yanınızda mutlaka en az bir şişe su bulundurun.
Damak tadınıza uygun suyu seçin;
Elbette ki suyun tadı çok önemlidir. Tat ne kadar iyi ise onu içmekten o kadar çok zevk alacaksınız. Suyunuzun tadını hissedin! Suyunuzu seviyor musunuz? Bedeninizi dinleyin! Gerçekten yeterli su içiyor musunuz?
Daha çok su için! Zihniniz daha iyi çalışsın !
Beyninizin yaklaşık yüzde 75'i sudur. Sıcak, soğuk havalarda vücuttan fazlaca su kaybetmek ve yeterince su içmemek zihinsel performansınızı düşürür. Su içerek bedeninizin suya doymasına ve beyninizin işlevini en iyi şekilde yerine getirmesine yardımcı olun.
Düşünün! Gerçekten yeterli su içiyor musunuz?
Daha çok su için! Günlük kalori ihtiyacınızı dengeleyin!
Su kalori vermeden midenizde doygunluk hissinin oluşmasına yardımcı olur. Böylece makarna, pilav, börek vb. yüksek kalorili yemeklere karşı daha iradeli olmanızı sağlar. Öğünlerden önce ve öğünler sırasında daha çok su içerseniz doygunluk hissinizi sürekli yenileyerek gereksiz kalori alımından kaçınabilirsiniz.
Geçin aynanın karşısına !
Gerçekten yeterli su içiyor musunuz ?
SAĞLIĞI KORUMADA SU
Ağız Sağlığı ve Su
Su tüketimi yetersizliği, tükürük bezlerinin fonksiyonlarını bozmaktadır. Özellikle yaşlı bireylerde iştahı etkilediğinden, bu konu daha da önem taşımaktadır. Besin tüketimi zorlaşmakta ve beslenmeye bağlı sorunlar ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Tükürük salgısının azalması, diş sağlığını da olumsuz etkilemektedir.
Amebiazis
Entamoeba hystolytica adlı parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla görülür. Su ve besinlerle bulaşır. Belirtiler parazit alındıktan sonra 1-4 hafta içinde ortaya çıkar. Mide ağrısı ve krampları, kanlı dışkı, ateş ile kendini gösterir. Nadiren de olsa karaciğere yayılabilir. Su güvenliğinin olmadığı yörelerde suyun kaynatılarak içilmesi, şişe suyu tüketilmesi ya da gazlı içecekler alınması önleyici olması bakımından gereklidir. Bulaşma bardak vs ile de olabileceğinden bu ürünlerin kendi ambalajında tüketilmesi yararlı olacaktır. Kişisel hijyen kurallarına uyulması ve besinler için de aynı özenin gösterilmesi şarttır.
Anemi/Kansızlık
Tüm dünyada yaygın olarak görülen aneminin ana nedeni demir eksikliğidir. Demir eksikliği dünyada en yaygın olarak görülen beslenme eksikliği problemidir. Demirin eksik alınmasının yanında su kaynaklarının güvenli olmayışı nedeniyle ortaya çıkan enfeksiyon hastalıkları aneminin en önemli nedenini oluşturur. Anemiye neden olan enfeksiyon hastalıkları sıtma ve parazitlerdir. Anemide kırmızı kan hücreleri akciğerlerle alınan oksijeni vücut dokularına yeterince taşıyamaz. Buna bağlı olarak fiziksel ve zihinsel performans düşer. Anemiye en hassas gruplar bebekler, büyüme çağındaki çocuklar ve gençler, gebe kadınlar ve doğurganlık dönemi kadınlardır. Anemi hafif düzeydeyken belirtileri hissedilmeyebilir. Kansızlık ilerlediğinde halsizlik, yorgunluk, uyku hali, deri renginde, dudaklarda, tırnaklarda solukluk ile kendini gösterir. Aneminin iki ana nedeni beslenme eksikliği ve enfeksiyonlardır. Enfeksiyon hastalıkları dünyada 300 ila beş yüz milyon insanı etkilemektedir. 44 milyon hamile kadın ve 20 milyon insan kancalı kurt, şistomiyazis enfeksiyonu taşımaktadır. Anemi aşırı kan kaybına da bağlı olabilir. Örneğin mide bağırsak enfeksiyonları sırasında kan kaybı ortaya çıkar. Aneminin suyla ilişkili en önemli nedenleri malnütrisyon ve sudan bulaşan enfeksiyonlardır.
Gebe kadın anemik ise bebeğin gelişimi bozulabilir. Zihinsel gelişimi gecikebilir. Anemi enfeksiyon hastalıklarına direnci düşürür.
Ateşli Hastalıklar ve Su
İnsan, vücut sıcaklığını 37 C koruyacak pek çok mekanizmaya sahiptir. Ancak ateşli hastalıklarda bu denge bozulur ve sıcaklık yükselir. 40 C’ın üzerine çıkarsa enzimler tahrip olur, ölüm ortaya çıkabilir. 38 C’ın üzerindeki her 1 C derecelik artış için en az 1-2 bardak daha fazla su içilmelidir. Çünkü vücuttan buharlaşma ile su kaybı artmıştır. Suyun bolca içilmesi ateşin düşürülmesine ve böbreklerden atık maddelerin rahatça atılmasına yardım eder. Bu nedenle ateşli hastalıklarda sık aralıklarla ve sulu yiyecekler yenilmelidir. Su, komposto suları, çorba, meyve suları su ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olurlar. Çocuklar ateşin yan etkilerine daha hassastırlar. Ateşli çocuklarda dehidrasyonun kolayca oluşacağı unutulmamalıdır.
Bağışıklık Sistemi ve Su
Bağışıklık sistemi beslenme (yetersiz kalori ve karbonhidrat alımı, vitamin ve minerallerin eksikliği veya fazlalığı), uykusuzluk, şiddetli stres, aşırı egzersizden olumsuz etkilenir. Sıvı tüketiminin yetersiz olması ani su kayıplarının yerine konmaması da bu değişiklikleri uyaran en önemli faktörlerden birisidir. Bu durumda kanda stres hormonları artar, solunum sisteminde özellikle burun ve tükürük salgılarında koruyucu hücre sayılarının ve mikroorganizmaları öldürücü özelliklerinin önemli düzeyde azaldığı gözlenmiştir.
Böbrek Taşları ve Su
Günümüzde toplumun yüzde 12 ila 15’inde böbrek taşı şikayetleriyle karşılaşılmaktadır. Böbrek taşı oluşumunu etkileyebilecek risk faktörleri, yaş, cinsiyet kalıtımsal özellikler, iş koşulları, coğrafi koşullar ve beslenme şeklidir. Beslenme şekli içinde en etkili faktör sıvı alımının yetersizliğidir. Sıvı alımı yetersiz olduğunda idrar miktarı azalır. İdrar miktarı düşük olan toplumlarda böbrek şikayetleri daha çok görülmektedir. Çünkü yetersiz sıvı alındığında taş yapan maddelerin idrardaki yoğunluğu artmaktadır. Günde 1 litreden daha az idrar yapan kişiler taş riskinin arttığını bilmelidirler. Eğer sıvı tüketimi artırılarak idrar miktarı günde 2.5 litreye kadar çıkarılabilirse böbrek taşı şikayeti olan kişilerde ilaç kullanmaksızın ve diyetlerinde başka bir değişiklik yapmaksızın yeniden taş oluşumu önlenebilmektedir. Hipokrat, idrar yolunda taş şikayetlerinin azaltılması için hastalarına bol miktarda su içmelerini önermiştir. Taş riski taşıyan kişiler her öğün, öğün araları ve yatmadan önce en azından birer bardak su içmelidirler. İçilen toplam su miktarı kadar, su tüketiminin tüm güne yayılmasının da önemli olduğu unutulmamalıdır. Taş şikayeti olan kişiler sıcak havalarda ve yoğun egzersiz yaptıktan sonra sıvı ve su tüketimini daha da artırmalıdırlar.
Giardiyazis
Giardia lamblia adlı bir parazit nedeniyle ortaya çıkan sindirim sistemi enfeksiyonu hastalığıdır. Sık karşılaşılır. Özellikle su temizliğinin yeterli olmadığı yörelerde önemli bir problemdir. Bu parazit ince bağırsaklarda çoğalır ve bağırsak hareketleriyle dışarıya atılır. Bu nedenle insan dışkısı bulaşmış sağlıksız sular ve tuvaletten sonra el yıkamama, hastalığın en önemli bulaşma yollarıdır. Parazit vücuda girdikten 7-10 gün içersinde (bu süre bazen 4 haftaya uzar) hastalık ortaya çıkar. Belirtileri ishal, yağlı dışkı, karında kramplar, şişkinlik hissi, gaz, halsizlik ve kilo kaybıdır. Bazı insanlar bu paraziti taşımalarına rağmen hastalık belirtisi göstermeyebilir, ancak dışkılarıyla hala başka insanlara bu hastalığı bulaştırmaya devam ederler. Bu hastalığı önlemenin en iyi yolu kişisel temizliğe dikkat etmek ve güvenli içme sularını seçmektir. Klorlamanın zaman zaman etkisiz kalabileceği, karbon filtrelerin yapıdan uzaklaştıramadığı giardiyazis’i sudan ayrıştıran en önemli yöntem ters ozmozdur. Güvenli içme suyu bulunmadığında, su kaynatılarak içilmelidir. Bağışıklık sistemi bozulmuş olan hastalarda bu parazit önemli bir sağlık sorunu yaratır.
Giardiyazis, Amerika’da son 15 yılda en sık görülen su kaynaklı hastalıktır. Bu parazitle bulaşmış olan sular hastalık için iyi bir kaynaktır.
Sürekli yolculuk edenler, yuva ve kreşlerde bakılan çocuklar, dağcılar bu enfeksiyonla sık karşılaşabilirler. Bu nedenle her zaman ters ozmoz gibi bu paraziti ayrıştıran bir yöntemle filtrasyon sürecinden geçirilmiş güvenli sular tercih edilmelidir.
İnfeksiyoz Hepatit (Sarılık)
Hepatit, karaciğerin enfeksiyona neden olan veya enfeksiyon etmeni olmayan nedenlerle iltihaplanmasıdır. Suyla geçerek hepatite neden olan iki virüs vardır. Bunlar, Hepatit A ve Hepatit E’dir. Hastalık ateş, halsizlik, iştah kaybı, bulantı, karında rahatsızlık hissi ile başlar, birkaç gün içinde sarılık ortaya çıkar. Bir iki haftadan, çok şiddetli durumlarda birkaç aya kadar devam edebilir. Suyun güvenli olmadığı yörelerde önemli bir sağlık problemi olarak ortaya çıkar. Hepatitten korunmada su güvenliği büyük önem taşır.
İshal
Tüm dünyada ölümlerin yüzde 4’ü ishalden kaynaklanır. Her yıl 2.2 milyon kişi ishalden ölmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bu rakamın çoğunluğunu çocuklar oluşturmaktadır. Sulu ve sık sık dışkılamayla kendini gösteren ishal sindirim sisteminde bir enfeksiyon neticesinde ortaya çıkar. Enfeksiyonun tipine bağlı olarak dışkı çok sulu ya da kanlı olabilir. Bakteri, virüs ve parazitlerle bulaşmış su ishalin en önemli nedenidir. İshal, güvenli içme ve kullanma suyunun kısıtlı olduğu ya da temizleme sistemlerinin yetersiz olduğu yörelerde ya da kişisel hijyene dikkat edilmediğinde çok daha sık görülür. İnsan dışkılarıyla kirlenmiş olan sularla bulaşabildiği gibi hayvan dışkılarıyla da bulaşabilir. Kirli sularla sulanmış sebze ve meyveler, ishal etmeni olan mikroorganizmalar bulaştırabilirler. Su temizliği ishalden korunmada en önemli etmendir.
Kanser ve Su
Toplumda tüketilen sıvı miktarı ile kanser görülme sıklığı arasında doğrudan bir bağlantı olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. İsrail’de yapılan bir çalışmada mesane, prostat, böbrek ve testis kanserli hastalar, sağlıklı kontrol bireyleriyle karşılaştırıldığında çok daha az sıvı tükettikleri bulunmuştur. Hawaii’de yapılan bir çalışmada mesane, böbrek ve idrar yolu kanser riskinin sıvı alımı özellikle de su tüketimi ile ters ilişki gösterdiği bulunmuştur. Kadınlarda su tüketimi arttıkça kolon kanseri görülme riski azalmaktadır. Günde 5 bardaktan daha fazla su içen kadınlarda 2 ve daha az su içen kadınlara göre kolon kanseri riskinin yüzde 45 daha düşük olduğu görülmüştür. Suyun göğüs kanseri riski ile de önemli bir ilişkisi bulunmuştur. Su içme alışkanlığı olan kadınlarda göğüs kanseri riskinin daha düşük olduğu belirlenmiştir. Sıvı tüketiminin yetersiz oluşu, hücre içindeki suyun azalmasına yol açtığından kanser etkisi yapabilecek maddelerin hücrelerden uzaklaştırılmasının zorlaşacağına dikkat çekilmektedir.
Kolera
Bağırsaklarda görülen akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Vibrio cholerae adlı bir bakterinin yol açtığı bu hastalık ağrısız sulu bir ishal, bulantı ve kusmayla başlar. Beslenme bozukluğu olan kişilerde belirtiler çok daha ağır seyreder. Hızla dehidrasyon ve tedavi edilmezse yüzde 50 oranında ölüm görülür. Hızla ve yeterli bir tedavi ölüm oranını yüzde 1’in altına düşürür. 2000 yılında 140 bin kolera vakasının 5 bini ölümle sonuçlanmıştır. İçme suyunun güvenli olması korunmak için en temel faktördür. Bunun dışında kişisel temizlik ve güvenli besin kaynakları önem kazanır. Tedavide kaybedilen su ve tuz, yerine konulmalıdır. Koleralı hastalar 3-6 gün içinde iyileşirler. Kolera özellikle yolculuk yapanlarda sağlık sorunu oluşturabilir, kaynatma, klorlama ve iyot eklenmesi suyu kolera açısından güvenli kılar.
Kriptosporidiozis
Cryptosporidium parvum adlı parazit ile oluşur. En önemli belirtisi sulu ishaldir. Karında kramp, bulantı, hafif ateş, su eksikliği ve ağırlık kaybı oluşur. Belirtiler parazit alındıktan 2-10 gün sonra ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi normal olan kişilerde hastalık birkaç gün nadiren bir-iki hafta sürer. Ancak parazit dışkıda daha uzun süre görülmeye devam eder. Bazen belirtiler tekrar edebilir. Çocuk ve yaşlılarda uzun süreli ishal ve dehidrasyon tehlikeli olabilir. Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda; örneğin, HIV +, kemoterapi alan kanser hastaları, organ nakli yapılmış hastalar ve bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlarda son derece ciddi ve uzun süre devam eder. İshal varsa bol bol sıvı tüketilmelidir. Parazit genelde yüzey sularında ya da bunlarla karışmış diğer sularda bulunur. Bu nedenle daha çok bulaşma yolu çeşme sularıdır. Multi-bariyer uygulamalar suları bu parazitten arındırmada önem taşır. Klorlamaya dirençlidir. Yeterli dozda kullanılırsa ozon da bu paraziti öldürür. Ters ozmoz filtrasyon yönteminin bu parazitin oksitlerini ayırıcı etkisi vardır.
Malnütrisyon /Beslenme Bozukluğu
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık problemidir. Yeterli besin bulamama, yanlış besin seçimi vücudun enfeksiyon durumunda besin ögelerinin yeterli emilememesi ve vücutta kullanılamaması malnütrisyona neden olur. Malnütrisyon hastalanma ve erken ölüm riskini artırır. Gelişmekte olan ülkelerde 5 yaş altı çocukların yaklaşık yarısının ölümünde rol oynar. Beslenme durumu bozulmuş olan kişilerin enfeksiyon hastalıklarıyla karşı karşıya kalmasının en önemli nedenlerinden biri sağlıksız içme sularıdır. Malnütrisyon durumunda aşırı zayıflık, kas ve organ dokularında ileri derecede kayıp söz konusudur. İshalden şikayet edenlerde besin kaynakları yeterli sağlansa dahi bu besinler yeterince kana karışamadığından sekonder beslenme bozukluğu ortaya çıkar. Bunun sonucunda ortaya çıkan malnütrisyon bağışıklık sistemini zayıflattığından diğer enfeksiyon hastalığının şiddeti artar ve diğer enfeksiyon etmenlerinin vücuda yerleşmesi kolaylaşır. Savaşlar ve doğal afetler alt yapı sistemlerini bozduğundan, bu dönemler güvenli suyun daha da önem kazandığı dönemlerdir. Malnütrisyonun önlenmesinde su temizliği ve hijyen çok önemlidir.
Tifo ve Paratifo
Tifo ve paratifo, Salmonella typhi ve paratyphi etkisiyle oluşan enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu hastalığın bulaşmasındaki en önemli yollardan bir tanesini su oluşturur. Sindirim sistemi ve kan dolaşımındaki bakteri enfeksiyonu tifo ateşine neden olur ve buna bağlı olarak iştahsızlık, baş ağrısı, kabızlık, ishal, göğüs bölgesinde kırmızı renkte lekeler, karaciğer ve dalakta genişleme gözlenir. Ateş 39-40 derece civarındadır. Mikroorganizma vücuda girdikten sonra, 1-3 hafta içinde bu belirtiler ortaya çıkar. Paratifo ateşinde bu belirtiler daha hafif seyreder. Bu hastaların bir bölümü iyileştikten sonra da bakteriyi vücutlarında taşımaya devam ederler. Tifo ve paratifo ateşi geri kalmış ülkelerde içme sularının güveni olmaması nedeniyle daha yaygın olarak görülür. Dünyada yılda 17 milyon tifo vakası görüldüğü rapor edilmektedir. Bu hastalıkları önlemek için kişisel hijyen kurallarına uyulması ve besinlerin temizliğine özen gösterilmesi ve en önemlisi güvenli su alımına dikkat edilmesi gerekiyor.
SUDA KALİTE VE GÜVEN
Güvenli su nedir?
Güvenilir su zararlı bakteriler, zehirli materyaller ve kimyasalları içermeyen sudur. Lezzet, renk, koku ve sertlik derecesi suyun güvenilirliğini etkilemez.
“Yüksek kaliteli su, politik sloganlardan, muhafazakarların rüyalarından daha fazla bir şeydir; yüksek kaliteli su, doğru miktarda, doğru yerde, doğru zamanda, sağlığımız, kendimizi yenilememiz ve ekonomik gelişme için zaruri olandır.”
(Senatör Edmund S Muskie, ABD, 1 Mart 1966'da yaptığı konusmadan)
-
Evde kullanılan suda KURŞUN riskini en aza indirmek için ne yapmalıyız?
-
Suda klor kalıntıları (trihalometanlar) ve parazit tehlikesini en aza indirmek için ne yapmalıyız?
-
Eğer bağışıklık sisteminizi zayıflatan bir rahatsızlığınız varsa…
-
Şişe suları çeşme sularından farklı mıdır?
-
Kurşun bulaşmış içme suları ve çocuklar.Depo ve tanklarda bekletilmiş içme sularına dikkat!
ÇOCUK İÇİN GÜVENİLİR SU
Evde kullanılan suda KURŞUN riskini en aza indirmek için ne yapmalıyız?
İçmek, yemek pişirmek ve bebek besinlerini hazırlamak için mutfakta sadece soğuk su musluğunuzu kullanınız. Sıcak akan suda kurşun ve diğer metaller daha çok bulunur. Eğer musluğunuzu 6-8 saat kullanmadıysanız soğuk suyu açıp sıcaklığı iyice düşene kadar akıtın, daha sonra kullanın. Böylece borularda bekleme sırasında birikmiş metallerin atılmasını sağlamış olursunuz.
Suda klor kalıntıları (trihalometanlar) ve parazit tehlikesini en aza indirmek için ne yapmalıyız?
İçme suyunuzu en az 1 dakika üzeri açık olarak kaynatın ve soğutun. Böylece tüm klor kalıntıları buharla kaybolacak ve parazitler ölecektir. Eğer bu suyu hemen kullanmayacaksanız buzdolabında saklayın.
Eğer bağışıklık sisteminizi zayıflatan bir rahatsızlığınız varsa…
ABD Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezinin (CDC) önerisine göre, içme suyu en az 1 dakika açık olarak kaynatılmalı veya parazitleri yok eden bir filtrasyon sistemi ile temizlenmelidir. Diğer bir yol distile edilmiş veya ters ozmoz ile filtre edilip ozonlama uygulanmış şişe sularının tercih edilmesidir.
Şişe suları çeşme sularından farklı mıdır?
Evet. En önemli farklılık suyun kaynağıdır. Şehir suları genellikle göl, nehir, baraj ve bentlerden sağlanır. Bu nedenle zararlı öğelerin suya karışma riski fazladır. Şişe suları ise genelde koruma altına alınmış yer altı su kaynaklarından elde edilir. Çeşme ve şişe sularının dağıtım sistemleri farklıdır. Şehir suları kilometrelerce uzunluktaki borularla evimize ulaşırken, şişe suları fabrikalarda şişelenirler. Şişe suları ayrıca klor veya klorlama kalıntıları içermez. Bu nedenle yapılarında trihalometanlar bulunmaz. Şişe sularının çoğu klor yerine oksijenin bir formu olan ozonla veya UV ile bakterilerden arındırılır. Klorlanmış çeşme suları bazen istenmeyen bir lezzet veya kokuya sahip olabilirken, bu koku şişe sularında görülmez. Çeşme sularında kurşun ve alüminyum bulunma riski daha fazladır.
Kurşun bulaşmış içme suları ve çocuklar....
Depo ve tanklarda bekletilmiş içme sularına dikkat!
ABD’de kurşun zehirlenmesi çocuklar için önemli bir çevre sağlığı problemidir. 1988-1991 yılları arasında 1-5 yaş arasındaki 1.7 milyon çocukta kan kurşun seviyelerinin yüksek olduğu (10 mikrogram/DL ve üzerinde) belirlenmiştir. Bunun nedenini anlamak için Arizona Sağlık Hizmetleri tarafından yürütülen incelemede bu çocukların evlerindeki içme sularının depodan evlere verildiği ve bu depodan gelen suyun kurşun seviyelerinin sınır değerlerin 30 kat üzerinde olduğu saptanmıştır. ABD güney-doğu Kaliforniya ve güney-batı Arizona’da yaklaşık 11 bin ev ve işyeri su ihtiyacını depoda bekletilmiş sudan karşılamaktadır. Bu yörelerde çocukların tolere edilebilir kurşun alım limitinin 41 katından daha fazla kurşun almakta oldukları saptanmıştır.
ÇOCUK İÇİN GÜVENİLİR SU
Bebeğe verilecek suyun ve tabii ki mama hazırlanacak suyun güvenilir olması büyük önem taşımaktadır. Güvenli olmayan su çocuğun pek çok hastalığa yakalanmasına neden olabilir.
Bunlar arasında hastalık yapabilecek en önemli grubu mikroorganizmalar oluşturur. Amipli dizanteri, basili dizanteri, para tifo ve tifo, kolera gibi hastalık etmenleri suda bulunabilir ve hastalık yapabilir. Bunlar genelde belirtilerini hızla gösterir ve genellikle de kusma, ishal ile ortaya çıkarlar. Suya aynı zamanda uzun dönemde sağlığı olumsuz etkileyebilecek tarım ilaçları kalıntıları, ağır metaller ve solventler karışmış olabilir. Bunlar eğer belirtilen sınır değerlerin üzerindeyse mide bağırsak problemlerine, deride hassasiyete yol açabilir. Kanser ve diğer kronik hastalık risklerini artırabilir.
Sudan gelebilecek zararlı öğelerin çocuğun sağlığına etkileri şu şekilde sıralanabilir:
-
Nitrit: 6 ayın altındaki bebeklerde mavi bebek sendromuna yol açar. Bebeğin renginde morarma ve kısa kısa nefes alma durumu ile ortaya çıkar.
-
Kursun: Fiziksel ve zihinsel gelişmede gecikme.
-
Bakır: Bulantı-kusma.
-
Mikroorganizmalar: Sindirim sistemi problemleri (ishal, kusma).
-
Dezenfektan artıkları (klor gibi): Gelişmeyi olumsuz etkileyebilir.
KALİTELİ SU GÖSTERGELERİ NELERDİR?
Üretici garantisi altında üretilen, lezzet, renk ve kokusu değişiklik göstermeyen ve tüketicilerin beğenisine uygun olan su kalitelidir.
SUDA KALİTE VE GÜVEN GARANTİSİNİ ETİKETTEN NASIL ANLAYABİLİRİM?
Etiketin üzerinde belirtilen üretici firma isminin bildiğiniz ve güvendiğiniz bir marka olması birincil göstergedir. Ayrıca, resmi kuruluş izin ve onay tarihleri ile üretim tarihi yine etiket üzerinde aramanız gereken unsurların başında gelir.
SU ÇEŞİTLERİ
Şişe suyu: Güvenli ve uygun antimikrobik maddeler haricinde hiçbir madde ilave etmeden doldurulmuş, şişelerde veya başka kaplarda muhafaza edilen, insan tüketimine uygun su. Bu sulara isteğe göre ve belirlenen sınırlar çerçevesinde flor eklenebilir.
Artezyen suyu veya artezyen kuyu suyu: İçerdiği su seviyesi yeraltındaki su katmanının en üst seviyesinden yüksek olan ve sınırlandırılmış su katmanı olarak adlandırılan su katmanını delerek elde edilen kuyu suyu. Artezyen kuyusu basınçlı su içerir. Bu kuyu ismini Avrupa’da 1126 yılında açılmış en eski kuyuya sahip olan Fransa’nın Artois bölgesinden alır. Kuyu açılarak bu suya ilk ulaşıldığında basınç etkisiyle su fışkırır. Daha sonra suyun toprak seviyesinde akışı devam eder veya etmeyebilir.
Yeraltı suyu: Yeryüzeyinin altındaki doygun su katmanında bulunan, basıncı atmosferik basınca eşit veya daha fazla olan su. Yüzey suları ile doğrudan etkileşim içinde değildir.
Maden suyu: Jeolojik ve fiziksel olarak koruma altında tutulan yeraltı sularından kuyu açılarak veya kaynaktan doldurularak elde edilmiş, çözünmüş katı madde içeriği toplam 250 ppm’den daha az olmayan sulardır. Çözünmüş mineral tuzları, elementler ve gaz içerirler. Mineralli suları diğer sulardan ayıran özellik, kaynağından elde edildiği anda spesifik miktar ve oranlarda mineraller ve iz elementler içermeleridir. 500 ppm’den daha az mineral içerenlere “düşük mineralli su”, 1500 ppm’den daha fazla içerenlere “yüksek mineralli su” denir.
İşlenmis içme suyu: Yeraltından gelen su, ileri teknoloji ile saflaştırılıp, ozonlama işleminden geçirilir ve damak zevkine uygun minerallerin ilave edilmesinin ardından tüketiciye sunulur.
Gazlı şişe suyu: İşlendikten ve karbondioksiti yerine konduktan sonra kaynağından elde edildiği andakiyle aynı miktarda karbondioksit içerir hale getirilmiş olan su.
Steril/sterilize su: Sterilite testlerinin gereklerine uygun olarak üretilmiş su.
Kaynak suyu: Doğal bir biçimde dünya yüzeyine çıkan ve suyun yeraltındaki oluşumlarından kaynaklanan su. Suyun doğal olarak yeryüzüne çıkmasını sağlayıcı özelliğe sahip yeraltı oluşumundan elde edilirler. Bu sular doğrudan yeryüzündeki kaynaktan doldurulabileceği gibi, kaynağı besleyen yeraltı oluşumuna dışarıdan ulaşarak da elde edilebilirler.
Kuyu suyu: Yeraltı su tabakasına (aquifer) sondajla, delerek veya başka türlü açılan deliklerle ulaşılarak elde edilmiş su.
UZMANDAN YORUMLAR
İÇECEĞİMİZ SU
Yağ, protein ve karbonhidratların aksine, suda enerji ya da kalori yoktur. Ancak su, yaşam için vazgeçilmezdir. Vücuttaki kimyasal reaksiyonlarda su çok önemli bir rol oynar. Bu nedenle suyu, vücudun en önemli besin maddesi olarak da düşünebilirsiniz. Diğer yiyecekler olmadan uzun bir süre yaşayabilmemize karşın, susuz birkaç günden fazla yaşayamayız.
Vücudumuzun yüzde 50-60’ı sudan oluşur. Su; kan akımı vasıtasıyla, vücudun her yerine oksijen ve besin taşır.
Terleme yoluyla vücut ısısını düzenler, idrarla gereksiz maddelerin vücuttan atılmasına yardım eder, eklemlerinizin nemli kalmasını sağlarken, bütün hücrelerinize şekil verir. Normal bir erişkinin günde 1.5-2 litre suya ihtiyacı vardır. Susamak, vücudun suya ihtiyacı olduğunun göstergesidir. Ancak susamasanız bile günde 6-8 bardak su içmeniz önerilir. Sporcuların, sıcak yerlerde ya da yüksek rakımda yaşayanların suya daha fazla ihtiyacı vardır.
İçeceklerimizin çoğunun ana maddesi sudur. Ancak alkol ve kafeinli içecekleri bunun dışında tutmak gerekir. Çünkü bu içecekler idrar söktürücü özellikleri nedeniyle, vücudun su ihtiyacını karşılamaktan çok, vücuttan su atılmasına neden olurlar. En iyisi vücudun su ihtiyacını diğer içeceklerle değil, temiz suyla karşılamaktır.
Temiz su içmek süratle artan çevre kirliliği koşullarında son derece önemli hâle gelmiştir. Tükettiğiniz suyun, kaynağından size ulaştığı süreye kadar temiz olup olmadığını, hijyenik koşullarda bulunup bulunmadığını kontrol edin. Kullandığınız suyun doğal kaynak suyu mu, özel yöntemlerle temizlenip yumuşatılmış şehir suyu mu olduğunu araştırın. Yetkililer tarafından kontrollerinin düzenli olarak yapılıp yapılmadığı konusunda da uyanık bulunun.
Evlere monte ettireceğiniz “reverse osmosis” su arıtma sistemiyle şehir suyunu arıtarak elde edeceğiniz suyu güvenle içebilirsiniz.
(Prof. Dr. Osman Müftüoğlu / Yaşasın Hayat / Sayfa:47)