Özel Arama
*

   
  BDC Su | MyWater - WaterStars
  Basından Haberler
 

ORTA DOĞU DA SU SAVAŞLARI ÇIKABİLİR
Sabah Gazetesi tarih 08.04.2008, 12:11 (UTC)
 Birlesmis Milletler, TUIK ve Ankara Ticaret Odasi(ATO) raporlarindan derlenen bilgilere göre, dünyanin su bakimindan en sorunlu bölgesi ve savaslarin yasandigi "petrol zengini" olan Ortadogu.

Ortadogu, dünya nüfusunun yüzde 5'ini barindiriyor. Dünyadaki temiz su kaynaklarinin sadece yüzde 1'i bu bölgede bulunuyor. Bu kaynagin yüzde 90'i sinir asan sulardan olusuyor.

Türkiye su ihtiyacinin yüzde 28.5'ini Firat, Dicle ve Asi Nehri karsiliyor. Firat ve Dicle, Türkiye'den dogup Irak ve Suriye'den geçerek Iran Körfezi'ne dökülüyor. Asi Nehri ise Lübnan dogup Suriye'den geçtikten sonra Türkiye'ye giriyor. Ortadogu için Türkiye'nin suyu petrol kadar degerli bulunuyor.
Türkiye'nin GAP Projesi ile Firat ve Dicle'yi kullanma seviyesinin artacak olmasi Suriye ve Irak'i kaygilandigina dikkat çekilen raporda, GAP kapsaminda, 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1.7 milyon hektarlik sulama sistemleri yapimi öngörülüyor. Dicle üzerinde yapilan baraj ve sulama projelerinden Suriye'nin, Firat üzerinde yapilan projelerden de Irak'in etkilenmesi, bu ülkelerle çatisma ihtimalini gündemde tutuyor.


TÜRKIYE'YI 2025'TE CIDDI BIR SU SIKINTISI BEKLIYOR

Alternatifi olmamasi nedeniyle petrolden daha degerli hale gelen su kaynaklari açisindan zengin oldugu söylenilen Türkiye'nin, 2025'de su sikintisi çekecegi tahmin ediliyor. Bazi çalismalar ise, Türkiye'nin sanildigi gibi zengin su kaynaklarina sahip olmadigini belirtiyor.
Birlesmis Milletler, TUIK ve Ankara Ticaret Odasi(ATO) raporlarindan derlenen bilgilere göre, Türkiye sanildigi gibi su zengini bir ülke degil, aksine su kisintisi çeken ülkeler arasinda yer aliyor. TÜIK'e göre, Türkiye nüfusunun 2030'da 100 milyona ulasacak ve ülke "su fakiri" bir ülke konumuna gelecek. BM raporuna göre ise, 2025 yilinda Türkiye su sikintisi yasayacak ve elindeki su rezervleri yüzünden Ortadogu'da savas çikacagi uyarisinda bulunuyor.
ATO'nun su raporuna göre, kisi basina düsen kullanilabilir su miktari yillik 1.642 metreküp olan Türkiye, uluslararasi ölçütlere göre "su sikintisi çeken ülkeler" kategorisinde yer aliyor. Türkiye'nin yillik ortalama akarsu potansiyeli 186 milyar metreküp civarindaEk olarak 10 milyar metreküp de yeralti suyu bulunuyor. Türkiye 186 milyar metreküp suyun ancak 95 milyar metreküpünü tüketim için kullanabiliyor.

SU VAR AMA TEMIZ DEGIL

Türkiye'de tüketim kullanilan su yeterince temiz degil. Çok sayida belediyede su aritma tesisi bulunmuyor. Içme suyu aritma tesisi bulunmayan yerlerde sular klorlanarak tüketime sunuluyor. Atik su aritma tesisinin bulunmadigi yerlerde ise kanalizasyonlar su kaynaklarina karisarak toplum sagligini tehdit ediyor. Atik suyun yüzde 55'i endüstri tesislerinden kaynaklaniyor. Ancak endüstriyel nitelikteki atik sularin sadece yüzde 9'u aritiliyor.
Türkiye su ihtiyacini 26 nehir havzasindan karsiliyor. Son 40 yillik dönemde bu su kaynaklarinda hizli bir kirlenme yasandigi belirtilirken, Meriç, Susurluk, Gediz, Sakarya gibi nehirler ve yeralti sularinin hemen hepsi kirlilik sorunuyla karsi karsiya bulunuyor.


FIRAT NEHRI

Türkiye'de doguyor. Birecik yakinlarinda Türkiye'den çikip Suriye'ye girdikten sonra Balik ve Habur irmaklari Firat'a katiliyor. Kuzeyden güneye dogru akan Balik ve Habur irmaklarinin da gerçek kaynagi Türkiye sinirlari içindeki yer alti sulariBu da dikkate alininca Firat sularinin yüzde 98'i Türkiye'den kaynaklaniyor. Suriye, Balik ve Habur'un kendi ülkesinden kaynaklandigini iddia ediyor.

DICLE NEHRI

Dicle de Firat gibi Türkiye'de doguyor. Türkiye sinirlarini Cizre yakinlarinda terk ediyor. Türkiye'den dogan Büyük Zap ile Hezi sulari, Irak içinde Dicle'ye kavusuyor. Türkiye'nin Dicle'ye su katkisi yüzde 40, Irak'in su katkisi yüzde 60Dicle, Türkiye'den çiktiktan sonra, Irak'a girmeden, 50- 60 kilometre boyunca, Türkiye ile Suriye arasinda sinir olusturuyor.

ASI NEHRI

Lübnan'dan dogan Asi Nehri, önce Suriye'ye, sonra da Türkiye topraklarina giriyor. Hatay'da Karasu ve Afrin sulariyla beslenen 287 kilometre uzunlugundaki Asi Nehri'nin 40 kilometresi Lübnan, 159 kilometresi Suriye, 88 kilometresi Türkiye siniri içinde yer aliyor. Asi havzasinin yillik 2.8 milyar metreküp olan su potansiyelinin 0.3 milyar metreküpü Lübnan'dan, 1.2 milyar metreküpü Suriye'den, 1.3 milyar metreküpü ise Türkiye'den geliyor.

FIRAT, DICLE VE ASI NEHRI ILE ILGILI HUKUKI DÜZENLEMELER

Firat ve Dicle nehirleri ile ilgili olarak Türkiye'nin yükümlülük altina girdigi ilk antlasma Lozan Baris Anlasmasi. Anlasma, Türkiye'nin çikar ve haklarini koruyor.
Türkiye, Irak ve Suriye arasinda su konusundaki uyusmazliga çözüm bulmak üzere 1980 yilinda "Ortak Teknik Komite" olusturuldu.

DÜNYA NÜFUSUNUN DÖRTTE BIRININ SORUNU SU

Sadece Ortadogu degil, tüm dünyada su sikintisi yasaniyor. Dünyadaki su stoku 1.386 milyon kilometreküp olarak hesaplaniyor. Bu sularin yüzde 97.5'si tuzlu su, yüzde 2.5'i ise tatli sudan olusuyor. Tatli su kaynaklarinin da yüzde 90'i kutuplarda ve yeraltinda bulunuyor. Içme suyu miktari sadece yüzde 1'lik seviyede.

Dünyada, 400 milyonu çocuk olmak üzere 1.5 milyar insan, bir baska deyisle dünya nüfusunun dörtte biri yeterli ve saglikli içme suyuna sahip degil. Dünyadaki hastaliklarin yüzde 80'i susuzluktan kaynaklaniyor ve her yil 25 milyon insan temiz sudan mahrum kaldigi için hastalanarak ölüyor.

Dünyada toplam 145 ülkenin sinir asan su havzalarina siniri bulunuyor. Dünya genelinde, bir ülkenin su zenginliginin ölçütü olarak kisi basina düsen yillik su miktari baz aliniyor. Buna göre, "su zengini ülkeler"de kisi basina düsen yillik su miktari 8-10 bin metreküp iken, kisi basina düsen yillik su miktari 1.000 metreküp ile 2.000 metreküp arasindaki ülkeler "su azligi yasayan ülkeler", kisi basina düsen su miktari yillik 1000 metreküpün altinda olan ülkeler ise "su fakiri ülkeler" olarak siniflandiriliyor.
 

DENİZ SUYU VE TUZLU SUYU ARITMA SİSTEMLERİ
İstanbul Ticaret Odası Gazetesi - I3 AĞUSTOS 2007 tarih 08.04.2008, 12:10 (UTC)
 1 Metreküp İçilebilir Deniz Suyu 30 Sent

Deniz suyu arıtma için kullanılan Reverse Osmosis (Ters Osmoz) sistemleri ile elde edilen 1 metreküp suyun maliyeti yaklaşık 30 sent. İstanbul halkı birkaç yıl sonra arıtılmış deniz suyu içiyor olabilir.Çünkü İSKİ alternatif içilebilir su kaynakları arasına çoktan deniz suyunu ekledi.İstanbul un su kaynakları hızla azalıyor.Susuzluk tehlikesi yeni çözümleri beraberinde getirirken, yeni sektörlerde günlük yaşantımız içindeki yerini almaya başlıyor. Bunlardan biri şüphesiz,su arıtma sistemleri. Özellikle de deniz suyu arıtma sistemleri.Uzun yıllarca körfez ve arap ülkelerinin kullandığı deniz suyu arıtma sistemlerini artık Türkiye de kullanmaya başladı.Piyasada kuyu suyu ve deniz suyunu arıtan yerli ve yabancı markalarda bir çok cihaz bulunuyor.


Sudaki Yabancılar
Deniz suyunu içme suyuna çevirmenin yanı sıra, bu sistemlerin en büyük özelliklerinden biri sulardaki her türlü yabancı maddeyi giderebilmek. CRS Su Arıtma Sistemleri Tanıtım Müşaviri Murat Yaslı bu yıl, İstanbul da geçen yıla oranla kaynak su(toplam çözülmüş madde miktarı) TDS değerlerinin yüzde 400 oranında arttığını söylüyor.Yaslı , içilebilir suyun TDS değerlerinin artış nedenini su kaynaklarımızın azalması ve kirlenmesine bağlıyor.Söz konusu kirlilik ve azalma ile doğan temiz su ihtiyacı İsrail den, AB ülkelerinden bu işi yapan büyük firmaların gözünü çoktan Türkiye ye çevirmelerini sağlamış durumda.

Nasıl Temizleniyor
Su denizden ya da kuyudan (kuyu suları tuzlu oluyor) pompa yardımıyla çekiliyor.Öncelikle içindeki katı maddelerin temizlenmesi için filtreden geçiriliyor.Daha sonra 40 ile 60 bar basınçla “ters osmoz dan “ geçirilerek sudaki tuz gideriliyor.Bu işlem sırasında çözünmüş tuzlar dışında; bakteriler organik maddeler ağır metaller yüzde 99.9' a varan verimle sudan ayrıştırılıyor.10 litrelik deniz suyundan yaklaşık 4- 5 litre su elde ediliyor.Son olarak da remineralizasyon sistemi ile suya mineral kazandırılarak içme suyu haline getiriliyor.


Tuzlu Su Arıtmak İklime Zararlımı?
Dünya nufusunun beşte birini barındıran ama dünya su kaynaklarının yüzde 7 sine bağlı olan Çinliler ve çorak topraklar üzerinde yaşayan körfez ülkelerin de temiz su ihtiyacının yüzde 60 ı bu yoldan karşılanıyor.İngiltere ve ABD de, tabii su kaynakları yetersiz olan bölgelerdeki nüfusun hızla artması sebebiyle, tuzlu su arıtma tesislerini tercih eden ülkeler arasındalar.Bu arada Dünya Doğayı Koruma vakfı WWF, tuzlu su arıtma işlemlerinin dünya iklimine zarar verdiğini ileri sürüyor.Bu konuda araştırmalar yapıp raporlar yayınlamaya devam ediyor.Vakfın hazırladığı rapora göre; dünyada tabii su kaynakları azalmaya devam ederken, tuzlu su arıtma çalışmalarında da patlama yaşanıyor.

 

Damacana Pompalarındaki Tehlike
Habertürk 11 Eylül 2007 tarih 08.04.2008, 12:08 (UTC)
 Üniversite bünyesinde mikrobiyoloji uzmanlarının yaptığı araştırmada, sağlıklı suyun nakliyesinde önemli olan muhafazalı damacana sularının tüketimi için kullanılan pompalar üzerinde yapılan araştırmada çarpıcı sonuçlar elde edildi.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde yapılan araştırmada, damacana pompalarının insan sağlığını tehdit eden bakterilerin (Biyofilm üreten bakteriler) üremesine imkan sağlayacak ıslak vasatlar olduğu bilimsel olarak tespit edildi.

Üniversite bünyesinde mikrobiyoloji uzmanlarının yaptığı araştırmada, sağlıklı suyun nakliyesinde önemli olan muhafazalı damacana sularının tüketimi için kullanılan pompalar üzerinde yapılan araştırmada çarpıcı sonuçlar elde edildi. Laboratuar şartlarında 20 numuneden alınan 60 adet örneklemede, biyofilm oluşturan bazı bakterilerin (Bacillus sp) ürediği belirlendi. Yaklaşık 30 gün süren araştırmada suyun dışarı çıkışını sağlayan pompanın iç yüzeyinde bakterilerin yüzeye tutunup yaşayabileceği ortam

olduğu bilimsel olarak tespit edildi. Yaklaşık olarak 15 gün içerisinde bakterinin üreyebileceği ve oluşturduğu biyofilm ortamında, suyla bulaşabilen dizanteri ve tifo gibi bazı hastalıkların nedeni olan bazı tehlikeli bakterilerin üreyip çoğalmasına imkan sağlayabiliyor. Su yoluyla bulaşabilecek hastalıklardan korunmak için pompanın 15-20 gün arasında çamaşır suyu veya hijyen sağlayan maddelerle temizlenmesi gerekiyor.

OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Özkanca, bakterilerin farklı şekillerde insanlara bulaşabildiğini, bunlardan bir tanesinin de su yoluyla bulaşan hastalıklar olduğunu söyledi. Damacanaların Türkiye'de kullanımın yaygın olduğunu, sağlık açısından mikrobiyoloji yönden durumun ne olduğunun tespiti için çalışma başlatıldığını dile getiren Prof. Dr. Reşit Özkanca, damacana sularında bir sağlık tehdidinin bulunmadığını, sadece pompa kısmının su tüketen vatandaşlar tarafından genellikle dezenfekte edilmediğini, bu yüzden sağlık riski oluşturduğunu kaydetti. Araştırmanın sağlık açısından halkın bilinçlenmesi için çok önemli olduğuna dikkat çeken Özkanca, "Dünya genelinde binlerce insan su yolu ile bulaşan hastalıklardan dolayı ölmektedir. Bunların başında kolera, dizanteri, tifo epidemileri sayılabilir. Ülkemizde su yolu ile bulaşan hastalık oranı gelişmiş ülkelere göre oldukça yüksektir. Yani su tüketiminde hijyenik şartların ülke genelinde çok sağlıklı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Kullandığımız su temizliğinin yanında saklamak amacıyla kullandığımız kaplarında temiz olması gerekmektedir. Ülkemizde damacana su kullanımı büyük şehirlerde yaygındır. Sağlıklı ve hijyenik yönden temiz olduğu düşünülen damacana suları değişik firmalar tarafından kullanıma sunulmaktadır. Bu damacanaların içi veya pompaları iyi temizlenmediği takdirde, biyofilm oluşturabilen bakteriler pompanın iç yüzeyine tutunur ve ortamda çoğalabilir" dedi.

Çalışmada bilimsel yönden kullanılan yöntemler standart olarak uygulandığını ifade eden Özkanca, "Mikrobiyolojik çalışmaların gerektirdiği steril şartlar altında laboratuarda bakteri izolasyonları yapılmış ve incelenmiştir. Damacana pompalarını dezenfekte etmeden sürekli kullanan kişilerden 20 adet damacana pompası sağlandı. Bu pompalar bulaşma riskine karşı naylon poşetlere konularak ağızları bağlandı ve laboratuara bu şekilde intikal ettirildi. Standart mikrobiyolojik şartların gerektirdiği şekilde pompaların iç yüzeyinden ve üç ayrı bölgesinden örnekler alındı ve ekimleri yapıldı. Mikroorganizmaların tanımlamaları laboratuarlarda yapıldı" diye konuştu.

Özkanca, biyofilm oluşturan bakterilerin damacana pompalarında üremesinin engellenmesi için pompalar sık aralıklarla düzenli olarak dezenfekte edilmesi, pompanın musluk kısmındaki tıpası kullanıldıktan sonra kapalı tutulması gerektiğini de sözlerine ekledi
 

Su ve Sağlık
Dünya Sağlık Örgütü Basın Bülteni, 27 Kasım 2002-Cenevre tarih 08.04.2008, 12:07 (UTC)
 Geçen yıl Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) düzenlediği Dünya Su Günü’nün teması "Su ve Sağlık" idi. Dünyada 1.2 milyar insanın güvenli su kaynaklarına ulaşamadığı ve az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan hastalıkların %10‘nun yetersiz ya da sağlıksız su kaynaklarından kaynaklandığı gerçeği gözönünde bulundurulduğunda, bu temanın önemi daha iyi anlaşılabilecektir. Dünya Su Günü’nün bu yılki teması ise "Su ve Kalkınma" dır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) öncülük ettiği bu yıl ki Dünya Su Günü’nün önemi, sadece bu önemli olayın 10. yıldönümü olmasından değil, aynı zamanda BM Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nın da bu yıl yapılacak olmasından kaynaklanmaktadır. Ulusal düzeyde yapılacak 2002 Dünya Su Günü kutlamaları bu tema ile ilgili kamuoyu duyarlılığını artırarak Zirve hazırlıklarını destekleyecektir. 2003 yılı kutlamaları için öngörülen tema ise "Su ve Felaketler"dir. Bu tema çerçevesinde 2003 Dünya Su Günü, sel ve kuraklık gibi doğal afetlerin önemi ve nedenleri ile ilgili bilgi birikimini artırmaya ve bu felaketlerle nasıl başa çıkılabileceği konusunda çözümler aramaya yönelik bir dizi faaliyetlere sahne olacaktır.

Yeryüzündeki suyun %97’si tuzludur. Geriye kalan ve büyük bir bölümü Kuzey ve Güney Kutuplarında buzullar içinde donmuş olan %3’lük tatlı su kaynakları için insanlar, bitkiler, yaban hayat, tarım ve sanayi rekabet etme durumundadırlar. Son 10 yılda bu kısıtlı su arzı üzerindeki küresel su talebi 6 - 7 kat artmıştır; bu oran dünya nüfusu artış oranının iki katından fazladır. Öte yandan, dünya nüfusunun 2025’de 8.3 milyara, 2050’de ise 10-12 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Halen, yoksullar başta olmak üzere, dünyada 2.4 milyar insan yetersiz ve kalitesiz su nedeniyle sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olana kırsal alanlardan kentlere göç, çok sayıda insanın yeterli sağlık hizmetlerinden, güvenli içme suyundan, çevresel olarak güvenli yaşam koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına sebep olmaktadır.

Uluslararası kuruluşlar, yukarıda bir kısmı sözüedilen sorunlara çözüm arayışları çerçevesinde insan sağlığı, gıda güvenliği, endüstriyel gelişme ve eko-sistemlerin korunması için su kaynaklarının daha etkin bir biçimde kullanılması ve yönetilmesinin gerekliliğine dikkat çekmiştir. BM sistemi içinde yer alan birçok uzman kuruluşun (UNDP, FAO, UNICEF, UNESCO, WHO, WMO) girişimi ile bir seri uluslararası konferans çerçevesinde etkin ve adil su kaynakları kullanımı tartışılmış ve gözden geçirilmiştir. Bu konferanslar arasında: 1972 Stockholm BM İnsan ve Çevre Konferansı, 1977 Mar del Plata BM Su Konferansı, 1991 Delft BM Kalkınma Programı Sempozyumu: Su Sektöründe Kapasite Geliştirme, 1992 Dublin Su ve Çevre Uluslararası Konferansı, 1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı sayılabilir. Birbirini takip eden tüm bu konferansların sonucunda su kaynaklarının etkin ve adil kullanımına ilişkin bir dizi ilke ve normlar ortaya çıkmıştır.

Bir yandan tarım, içme suyu ve sanayi arasında bir yandan da bu sektörler ve doğal hayat arasında su kullanımına ilişkin rekabet giderek artmaktadır. 1990’ların ortalarına gelindiğinde giderek daha çok bölge ve ülkenin su kıtlığı ile karşılaşması ile dünyada su kaynakları yönetiminde bütüncül yaklaşımların benimsenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Dublin ve Rio ilkelerini ve "Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi" olarak tanımlanan bir dizi ilkeyi eyleme dönüştürmek amacıyla Dünya Su Konseyi (WWC) ve Küresel Su Ortaklığı (GWP) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları kurulmuştur. Bu kuruluşlar, politika-yapıcılar ve kullanıcılar gibi başlıca paydaşlar arasında su ile ilgili sorunlara yönelik ilgiyi artırmaya; ilgili aktörler arasında ortaklıklar kurulmasına ve ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde bütüncül su kaynakları yönetimine ilişkin eylemlerin gerçekleşmesine yönelik faaliyetlerde bulunmaktadırlar.

Türkiye su zengini bir ülke değildir. Uzmanlar ülkemizin 107 milyar m3 su arzına sahip olduğunu vurgulasalar da, mevcut su kaynakları zaman ve mekana göre düzensiz dağılmıştır. Öte yandan ortalama 1300 m3 kişi başına düşen su miktarı ile ülkemiz uluslararası ölçütlere göre su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilebilmektedir. Türkiye, sosyo-ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda su kaynaklarını geliştirme projelerine öncelik vermiştir. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ülkemizin görece yoksul ve geri kalmış bir bölgesinde su, toprak ve insan kaynaklarının kalkınma amacına yönelik geliştirilmesi ve kullanılmasına dönük bir dizi fiziki, sosyal, ekonomik ve kültürel proje ve faaliyetleri kapsamaktadır.

Dünyada birçok bölgede, son elli yılda, ekonomik büyüme hedefleri doğrultusunda ileri teknolojilerin, yöntemlerin ve tekniklerin kullanımına yönelik girişimleri gözlemledik. Öte yandan bu hızlı büyüme süreci içinde aynı girişimler, sosyal eşitsizlik, çevresel yıkım ve ekolojik dengenin temelden sarsılması gibi olgularla mücadelede başarısız kaldılar. Küresel düzeyde kalkınmaya yönelik gözlemlediğimiz bu gelişmeler, kalkınmaya ilişkin genel yaklaşımlarımızda ve GAP’a özgü olarak izlediğimiz kalkınma politikalarında yeni anlayışların benimsenmesine yol açmıştır. Nitekim 1990’ların ilk yıllarından buyana, GAP bölgesinde kalkınmaya ilişkin faaliyetler GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin öncülüğünde "sürdürülebilir kalkınma" yaklaşımı doğrultusunda yürütülmektedir. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin nihai hedefi, bölgede yaşayan halkın potansiyel ve tercihlerini eksiksiz bir biçimde yaşama geçirebilecekleri bir ortam yaratmaktır. GAP, su ve toprak kaynakları gibi bölgede yaşamın her unsuruna temel teşkil eden kaynakları etkin ve adil bir biçimde geliştirmeye ve kullanmaya yönelik faaliyetler çerçevesinde kadın, erkek, genç, çocuk, mevcut tüm bölge halkı ve gelecek kuşaklar için seçenekleri ve olanakları genişletmeyi hedeflemektedir.

Yalnızca ekonomik büyüme hedefli kalkınma yaklaşımlarından farklı olarak, sürdürülebilir kalkınma, insanı, kalkınmanın hem aracı hem de amacı olarak odak noktaya koyar. Bölge halkının sosyal ve ekonomik gönence erişimine yönelik projelere öncelik verir. GAP çerçevesindeki eşit, adil, cinsiyet dengeli proje uygulamaları, suyun etkin kullanımına ve katılımcılığa dayalı sulama modelleri, kalkınmanın alt yapısını oluşturan fiziki projelerin, sosyal yapıya, çevreye ve kültür varlıklarına yönelik zararlarını minimuma indirmeye çalışan projeler, kadınlar, baraj göllerinden etkilenen nüfus, çocuklar, gençler, toprakları sulama alanı dışında bulunan çiftçiler gibi dezavantajlı grupların, kalkınmadan olumsuz etkilenmemelerini ve yaratılacak refahın ekonomik geçerliliğini gözeten uygulamaların tümü sürdürülebilir insani kalkınma yaklaşımı içinde değerlendirilmelidir.

Su, yaşam ve sağlık için gereklidir. İnsanın saygın bir hayatta sağlıklı bir yaşam sürmesi için su insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Diğer bütün insan haklarını anlamanın ön koşuludur.’
Dünya Sağlık Örgütü Basın Bülteni, 27 Kasım 2002-Cenevre

Genel Görüş,‘suyu elde etme insan hakkının, herkese yeterli, karşılanabilir, fiziksel olarak elde edilebilir, güvenli ve kişisel işlerde kullanılabilir, kabul edilebilir suyu hak ettiğini bildirmektedir. Bu hak insanlara su hakkını tam olarak anlayıp; etkili bir şekilde hareket etmelerine imkan sağlayan ulusal stratejiler ve eylem planları kabul etmelerini gerektirir. Bu stratejiler, su hakkının bütün yönlerini ve ülkelerin karşılıklı zorunluluklarını kapsayan, net amaçları belirleyen, ulaşılacak hedefleri ya da amaçları ve başarılar için zaman çizelgesini belirleyen; yeterli politika ve ilgili göstergeleri biçimlendiren insan hakları kanunlarına ve ilkelerine dayandırılmalıdır.

Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) en etkili patojen,mikrop ve virüsleri süzen filtrelerin gözenek yapısını gösteren çizelgesi. Bu listede en etkili yöntemin en küçük gözenek yapısı ile Ters Osmoz veya RO (Reverse Osmosis) gösterilmektedir.

http://www.who.int/water_sanitation_health/dwq/9241546301_chap5.pdf

Dünya sağlık örgütünün evsel su arıtma cihazlarının sudan gelebilecek çeşitli hastalıklardan korunmak için ciddi bir rol oynadığını belirten araştırması ve bununla ilgili açıklamaları.

http://www.who.int/household_water/advocacy/
combating_disease/en/index.html

Yetersiz su ve hıfzıssıhha, her yıl 3.4 milyon ölümle ilgili olan sıtma, kolera, dizanteri, schistosomiasis (insanlarda görülen schitosoma adlı parazit enfestasyonu) bulaşıcı hepatit ve ishal gibi hastalıkların temel nedenidir.
Yetersiz su ve hıfzıssıhha, aynı zamanda, yoksulluğun ve zenginler ve fakirler arasında giderek artan farklılığın da nedenidir.

Sağlığın çevresel belirleyicilerinin önemini fark eden Dünya Sağlık Örgütü çocukların sağlıklı gelişimlerini etkileyen su ve hıfzısıhhayı kapsayan temel çevresel etmenleri ele almak için ülke düzeyinde çalışacak bir ortaklığı Çocuklar için Sağlıklı Çevre Girişimini başlattı.
 

Sağlıklı Su Genelgesi
SAĞLIK BAKANLIĞI tarih 08.04.2008, 11:17 (UTC)
 İÇME ve KULLANMA SUYU
Sağlık Bakanlığı’nca 81 İl Valiliğine gönderilen genelgede; fert, toplum ve çevre sağlığının korunmasında sağlıklı su tüketiminin çok önemli bir rol oynadığı belirtilerek, valiliklerden konuyla ilgili olarak önlemlerin alınması istendi.
Genelgede; suyla bulaşan hastalıklarla mücadelede, ‘tüketime verilen içme ve kullanma suları’nın sağlıklı olmasının önemli bir yer tuttuğu kaydedildi. Suyun temiz olarak tüketiminin sağlanması amacıyla, dezenfekte edilmesinin şart olduğu vurgulanan genelgede, valiliklerden alınması istenilen önlemler şu şekilde yer alıyor:
“Belediye teşkilatı bulunan yerleşim bölgelerinde, tüketime verilen içme ve kullanma sularının temini, su kaynağının ve isale hattının her türlü kirlenmelere karşı korunması ve dezenfeksiyonunun aksatılmadan yapılması, çalışmaların ilgili belediyelerin görev alanında yer alması nedeniyle konu hakkında belediyelerin uyarılması gerekmektedir.
Belediye teşkilatı bulunmayan ancak bulaşıcı hastalık yönünden risk teşkil eden yerleşim birimlerinde, tüketime verilen şebeke sularının sürekli olarak dezenfeksiyonunun sağlanması, suyla bulaşan hastalıklara karşı; iliniz merkezinde, ilçe, belde ve köylerde görev yapan başta çevre sağlığı teknisyenleri olmak üzere tüm sağlık personelinin ihtiyaç duyulacak çalışmaları yapmaları, gerektiğinde hizmet içi eğitimlere tabi tutularak hazır bulundurulmaları, gıda ve çevre kontrol şubesi ile bulaşıcı hastalıklar şubesinin koordineli bir şekilde çalışmalarının sağlanması önem arz etmektedir.
Klor, ucuz ve kalıcı etkiye sahip bir dezenfeksiyon maddesidir. Klorlama cihazlarının günün 24 saatinde mutlaka çalışır durumda bulundurulması, arızalanan cihazların derhal tamiri için ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak en kısa sürede yeniden devreye alınması, şayet arızası kısa sürede giderilemeyecekse yenisi ile değiştirilmesinin sağlanması oldukça önemlidir.
Su deposu bulunan bina ve işyerlerinin depolarının ayda en az bir kez temizlenmesi ve dezenfeksiyonunun yöneticilerle birlikte yapılmasının sağlanması, su kesintisinin sık olduğu bölgelerde depoların 15 günde bir temizlenmesi ve süper düzeyde klorlanmasının sağlanması insan sağlığı açısından önemli yararlar içermektedir.
Şebeke sularında bakiye klor arama işleminin, şebekenin uç kısımlarında değişik semt ve noktalardan yapılması, şebeke suyu bulunmayan bölgelerde tüketilen içme ve kullanma sularının da mutlaka klorlanması ve ferdi dezenfeksiyon için; ‘damlalıklı klor solüsyonu’ veya klor tabletleri dağıtılarak kullanımına ilişkin halk eğitiminin yapılması,
yapılan kontrollerde; kirli bulunan suların kirlenme odağının izole edilmesi, kirlilik giderilinceye kadar bu suların kesinlikle tüketime verilmemesi, gerektiğinde bu durumun mahalli basın-yayın kuruluşları aracılığıyla duyurulması, halkımızın sağlığı açısından önemli bir yer tutmaktadır”

 

Ankara Su kutusuyla evde içme suyu üretiyor.
HÜRRİYET - İpek ARIOĞUL 20 Eylül 2007 tarih 08.04.2008, 11:15 (UTC)
 ANKARALI girişimci Emre Ermiş’in ters ozmoz teknolojisiyle içme suyu üreten cihazı Waterbox, 700-3 bin YTL arasında değişen fiyatı, teknik servisi, evlerde ücretsiz tanıtım organizasyonu ve kompakt dizaynıyla ilgi görüyor. "İçtiğiniz suyu kendiniz üretin" sloganıyla yılda 50 bin adet Waterbox sattıklarını, küresel ısınmaya karşı sosyal projelere büyük önem verdiklerini belirten Ermiş, ayrıca ek iş arayanları tanıtım organizasyon ekibine katılmaya çağırıyor.
İÇME suyu elde etmek için ürettiği "su kutusu"ndan (Waterbox) yılda 50 bin adet satan Ankaralı girişimci Emre Ermiş, beş yıl garanti ve teknik hizmetin yanı sıra uygun fiyatı ve evlerde tanıtım organizasyonuyla piyasanın en tercih edilen markası olmayı hedefliyor.

ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü mezunu olan Ermiş, uzun süren bir araştırma sürecinin ardından hiçbir kimyasalın kullanılmadığı "reverse osmosis" (ters ozmoz) teknolojisiyle ürettiği Waterbox’ı Ankara Hürriyet’e anlattı. "İçtiğiniz suyu kendiniz üretin" sloganıyla piyasaya sunduğu Waterbox’ın ithal olan benzerlerinden en büyük farkının kompakt olması ve beyaz eşya sınıfında üretilmesi olduğunu kaydeden Ermiş, "Ters ozmoz uluslararası alanda çok yaygın kullanılan bir teknoloji" dedi. Ermiş, markanın oluşum ve gelişim sürecini hedeflerini şöyle anlattı.

ABD’DE HEMEN HER EVDE
1996 yılında içme suyu üreten makinelerin ithalatı üzerinde çalışan bir firmada işe başladım. O dönemde ABD’ye yaptığım ziyaretlerde, içme suyu teknolojisinin bu ülkede çok gelişmiş olduğunu, hemen her evde bir profesyonel arıtma cihazı olduğunu gördüm. Daha sonra ABD’de bu konuda yapılan fuarlara katıldım, araştırmalar yaptım. Türkiye’de piyasanın amatör cihazlarla kirlendiğini gördüm. Böylece 2000’lerin başında, ’Amerika’da içme suyu ihtiyacı böyle karşılanıyorsa, bizde de böyle karşılanabilir’ diyerek, cihaz üzerinde çalışmaya başladım. Dizaynla marka oluşumu paralel ilerledi. Her eve montajı yapılabilecek, çok pahalı olmayan bir alet olmalıydı. Tasarım çalışmaları sırasında kutuya benzer bir alet ortaya çıkınca adını "su kutusu" koyduk. Yurtdışında da satılabileceğini düşünerek şirketin adını "Su Kutusu", markanın adını ise "Waterbox" olarak tescil ettirdik.

KENDİ SUYUNU KENDİN ÜRET
Çıkış sloganımız ise "Kendi suyunu kendin üret" oldu. Türkiye’de ters ozmoz teknolojisi üzerine satılan markaların tümü ithal. Waterbox ise yüzde 80’i yerli olan tek marka. Diğer markalara göre çeşitli avantajlarımız da var. Waterbox, sadece içme suyu arıtımı üzerine uzmanlaşan bir firmanın ürünü. Yurtdışı bağımlılığı olmadığı için parçalar ekonomik ve hızlı olarak karşılanabilir. Yaygın ve başarılı bir teknik servis hizmeti var. Diğer markaların garanti süresi genelde iki yılken Waterbox’ın garanti süresi beş yıl. Firma, mağazada satış sistemi yerine müşterinin kendi mekanında tanıtım organizasyonunu benimsediğinden, uzman tanıtım ekibimiz 20 dakikalık bir süre içinde ücretsiz olarak müşterinin mekanına gidip ideal içme suyu, ters ozmoz teknolojisi ve ürün hakkında bilgi veriyor, ürünün kullanılacağı mekanın şartlarını tespit edilir, su basıncına bakıyor.

İnsanlar hala kuşkulu yaklaşıyor

Firmanın kurulduğu 2000 yılında 20 bin adet civarında satış yaparken bugün, 50 bin adete ulaştık. Türkiye’nin her yerine yayılıyoruz. 16 ilde tanıtım ofisimiz var. Bu gelişmeye rağmen, 5 yılda daha büyük bir artış beklerdik, ama insanlar bu teknolojiye ve içme suyu arıtma cihazlarına hala kuşkuyla bakıyor. Cep telefonu ve plazma televizyona gösterilen ilginin yarısı bu teknolojiye gösterilmiyor. Oysa bu sadece bir sağlık cihazı değil, kişinin yaşam standardını da yükselten bir ürün. Oldukça modern, şık bir mutfakta bazen bakıyosunuz tezgahın üzerinde plastik, pompalı bir bidon. Ayrıca, paketlenmiş suların içme suyu elde etmede ideal çözüm olduğuna inanmıyorum. Ambalaj ve nakliye masraflarının yanı sıra bir de plastiklerin yarattığı çevre kirliliği var.

Küresel ısınmaya karşı ağaç ve cimri

Waterbox Yönetim Kurulu Başkanı Emre Ermiş, son yıllarda dünya gündemini meşgul eden en önemli konulardan biri olan küresel ısınma nedeniyle kendilerinin de iki proje geliştirdiklerini belirtti. İlk projenin Orman Bakanlığı ile yaptıkları protokol çerçevesinde yürüttükleri ağaçlandırma projesi olduğunu belirten Ermiş, şunları anlattı: "Yağmur bulutlarının havadaki nemi yağışa çevirebilmesi için ağaçlandırma ve orman hayati önem taşıyor. Ankara gibi yağışın az olduğu kurak coğrafyalarda yağmur bulutları şehrin üzerine geldiğinde yeterli ağaçlık alan olmadığı için yağmur damlalarını bırakmadan geçip gidiyor. Bunu önlemeye yönelik yürüttüğümüz proje kapsamında her waterbox müşterisi için bir fidan dikiyoruz. 10 yıl içinde 500 bin fidan dikmeyi hedefliyoruz. Diğer projemize göre ise Waterbox alan her müşterimize ’cimri’ adı verilen bir su tasarrufu aparatı hediye ediyoruz. Musluk ve duş başlıklarına takılan bu alet suyu havayla karıştırarak, tazyiki azaltmadan, müşterilerimizin yüzde 50 oranında su tasarrufu yapmasını sağlıyor.
 

<- Geri  1  2  3 Devam -> 
 
  BDC Su ve Arıtım Teknolojileri Ltd. Şti. BDC GROUP  
 
Site Ekle islamiHit.com
islamiweb.net
Zirve100 Site ekle
TOPlist Ekonomi ve Is Dunyasi Xarama.com Arama Motoru Toplist Site ekle Link Ekle
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol